XX.
Türkiye'de İnternet Konferansı'nın (İnet-tr 2015) Ardından
İnnet-tr Türkiye'de
uzun soluklu konferanslardan biri olup, disiplinlerarası niteliği, eğitim
seminerleri ve çalıştayları ile, ağ teknolojilerine ilişkin bütüncül bir
kavrayışa imkan sağlamakta. Bu yıl İstanbul Üniversitesi'nin ev sahipliğindeki
konferansta, takip edebildiğim oturumlardan bazılarının satır başlarını
kayıtlamak istedim.
* ABD, AB ve Türkiye’de Siber
Güvenlik Düzenlemeleri ve Uygulamaları (Av. Gönenç Gürkaynak)
Bildiride söz edilen en önemli kavramlardan biri "pozitif raporlama yükümlülüğü"ydü. Kavram en basit
haliyle siber saldırıların raporlanarak ilgili birimlere aktarılma
zorunluluğunu anlatıyor. ABD'de özellikle sigorta şirketleri ve bankacılıkta
zorunlu hale getirilmiş. Yani şirketler, siber saldırı ile karşı karşıya
kaldıktan sonra "Data benim, keyif benim. Kol kırılır içinde kalır"
diyemeyecek. Çünkü çoğu firma maliyet hesabı yaparak, siber saldırıları
açıklamanın reputasyonlarına getireceği zararın çok daha maliyetli olduğuna karar
vererek, siber saldırıları açıklamayabiliyor.
AB ülkelerinde ise farklı uygulamalar mevcut. Pozitif raporlama
sırasında kişisel bilgilerin elden ele dolaşmasının yaratacağı sorunlar
üzerinde duruyorlar. Kişiler pozitif raporlama yükümlülüğüne itiraz ederse,
"benim bilgilerim elden ele gezmiş!" derse ne yapılacak?
Cüzdan analojisi ile
durum şöyle açıklanıyor. Bazı firmalar ve araştırmacılar "cüzdan
çalındığında görmüşsem açıklamak, karakola bildirmek zorunda mıyım?" diye
sorarak pozitif raporlama yükümlülüğüne karşı çıkıyor. Aslında firmalar, cüzdan
hırsızlığına şahit olma örneğindeki gibi üçüncü kişi değiller. Çünkü o cüzdan,
mülkiyeti kendilerine devredilmese de kredi kartları aracılığıyla kendilerine
beş dakikalığına emanet edilmiş durumda. Cüzdanın mülkiyeti değil ama
sorumluluğu firmada. Bu nedenle veriyi elinde tutanı disipline edebilir.
Önemli ve üzerinde durulması
gereken bir diğer konu ise, "I agree" diyerek kabul ettiğimiz
kullanıcı sözleşmelerini okuyacak ve anlayacak zamanımız oluyor mu? Örneğin ben
kepek şampuanı üreten bir firmayım. İnternetten satış yapıyorum ve benden
şampuan alanların verilerine sahibim. Kepek sorunu olanların büyük oranda cilt
kuruluğu problemi de var. Bu verileri bir krem markası ile paylaşmam doğru mu?
Kullanıcı bana bunun için izin verdi mi? Sözleşme de yazsa bile onu okuyarak
anlamlandıracak zamanı oldu mu?
*
Nesnelerin İnterneti ve Hukuk (Yrd. Doç. Dr. Armagan Ebru BOZKURT YÜKSEL)
Nesnelerin interneti, ilk
kez Kevin Ashton tarafından 1999 yılında kullanılan bir terim. Son dönemin
popüler çalışma alanlarından biri. Akıllı bebek giysileri, smart barbie bebek
gibi uygulamalar, pek çok olumlu ve insan yaşamını kolaylaştıran özelliklerin
yanı sıra, sorun alanları da yaratmakta. Her şeyin interneti kavramı nesnelerin
internetini de kapsayan bir kavram.
Yararlara bakacak
olursak: nesnelerin tamir ve bakımı konusunda büyük kolaylık sağlıyor ('sinyal
aldık, makineniz bozulacak' diye aranabiliyorsunuz mesela). Yararlı
fonksiyonların neler olduğu anlaşılarak, diğerlerine daha az yatırım
yapılabiliyor. Büyük miktarda ve gerçek zamanlı bilgiyi toplamayı olanaklı hale
getiriyor.
Sorunlu alanlar ise
şöyle sırlanabilir:
Ayrımcılık:
(bileğimize taktığımız bileklikle kaç saat uyuduğumuz, tansiyonumuzun kaç
olduğu gibi verilere iş verenler ulaşabiliyor. Sağlıklı olup olmadığımıza göre
pozisyon belirleme ihtimalleri olabilir. Yine akıllı araçlarla trafik işaretlerine
uyup uymadığımız, hıza ilişkin bilgiler sigorta şirketlerinin eline geçiyor. Yani her şeyden önce ekonomik
aktörlerden yana bir ayrımcılık var.
Güvenlik:
Verilerimin ne hakkında ve ne amaçla toplandığına ilişkin bilgi var mı, varsa
açık mı? Sözleşmelerde neyin toplanacağı ve kimlerle paylaşılacağının açıkça
belirtilmesi gerek. Siber saldırı ve
savaşların artması bir başta tehlike.
Unutulma
Hakkı: Linklerle dağılan verilerin, düzeltme ve yalanlama
durumlarında bütüncül biçimde İnternet ortamından silinememesi.
Cezai
Sorumluluk:İnsansız bir araba kaza yaparsa, cezai
sorumluluk kimde olacak?
Genel olarak
şirketlerin hukuki düzenlemeleri yeterli gördüğü, "bırakın teknoloji
gelişsin" bakış açısına sahip olduklarını söylemek mümkün. Verilerin
paylaşılması, unutulma hakkı tüketicileri endişelendirmekte. Evlerdeki akıllı
sayaçlarda toplanan verilerin nerede nasıl kullanılacağı konusu California'da
medeni kanuna alınmış durumda.
* İnternet çağında gazetelerin geleceği ve
geleceğin gazeteleri...
- Can Pürüzsüz (140journos): 140journos Ana akım medyanın cumhuriyet
mitinglerini, tekel işçilerini ve Uludere bombardımanını yayınlamaması ile bir
alternatif oluşturma niyetiyle doğmuş bir proje. Filtreli haber akışına bir
tepki. Çalışanlarımızın bazıları gazetecilik mezunu ya da öğrencisi değiliz ama
iyi okurlarız. Her mecranın doğasına uygun bir yayın gerektiğini düşünüyoruz.
Whatsapp'tan 200'er kişilik gruplara haber paketi gönderiyoruz. SMS ve MMS
haberciliğinin yerini alan bir uygulama. Günde 10-15 arası haber yolluyoruz.
Klasik sms/mms paketlerinden farklı olarak kullanıcı bize dönüş yağıyor.
Etkileşim şansımız oluyor. Ayrıca bu kanaldan haber de gönderebiliyorlar.
Tinder arkadaşlık sitesi ile de haber entegresi yapıyoruz. Buluşma aşamasına
gelmeden önce sohbeti sonlandırıyoruz ama karakterler oluşturarak sohbet edip,
hikayelerimizi görünür kılıyoruz (Hatırlatma: Bu uygulamaya yönelik etik
çekinceleri soru-cevap bölümünde dile getirdik. Haberin toplanması ve içeriğinde olduğu gibi
dağıtım aşamasında da etik kurallar belirleyici olmalı).
- Hakan Kara (Cumhuriyet): Robot gazeteciliğin ilk uygulamalarından birini
biz seçimlerde kullandık. Basit bir yazılım kullandık.
Geleceğin gazeteciliği için "konum
bazlı habercilik"i önemli görüyorum. Wikipedia ile bütünleşme ve haber
ansiklopedisi: wikimedia gibi projeler var.
Siri, Contana ve Google Now'da inanılmaz gelişmeler var. Benim için ne
yapabilirsin dediğinizde, İstanbul ile ilgili son haberleri gösteriyor. İleride
Cumhuriyet gazetesi ile sohbet etmek isteyeceğim. Konuşan gazete geliyor. "Bugünkü
gazetenin başlığını bana oku" diyebileceğim.
"Arttırılmış gerçeklik" önemli bir konu. Bir gözlük bize bunu
yaşatabiliyor. Vincent van Gogh'un resim sergisini gezerken, van Gogh çıkıp
kendisi anlatabiliyor tablosunu.
Gezi eylemi bize haberi almanın ötesinde, haberi deneyimlemenin önemini
gösterdi.
Eskiden başkentlerde muhabirler vardı. Uluslararası ajansların
haberlerini sevmezdik. Manipüle edebilecekleri düşünülürdü. Zaman içinde bu
muhabirler geri çekildi. Gazetecileri işsiz bırakıyorlar. Bu insanların değeri
anlaşılmazsa, maalesef geri de gelmeyeceklerini hissediyorum.
- Yrd. Doç. Dr. Aslı Telli Aydemir: Kısa ve basit hikaye anlatıcılığı ileride de medya
içeriklerinde önemli olacak. Elektronik içeriğin doğruluğunu sağlamak önemli.
- İsmail Hakkı Polat: "Yeni medya" sözü önemli. Çünkü hem
eski olmayana hem de boyutlarını henüz belirleyip idrak edemediğimiz bir çağa
gönderme yapıyor. İçerik derleyici onedio gibi siteler, içerik sunumunda
yenilik yaptı. "İçerik kraldır" sözü önemli. Şimdilerde endüstri 4.0'dan söz ediliyor.
Devrim numaralandırmaları. Devrimin kendini ciddiyetinden koparan bir şey bu.
Evet nesnelerin interneti gibi kavramlar sektörden geliyor. Çünkü akademi işini
doğru yapmıyor. Tim Pool'un google glass ile yaptığı yayınlarla, sanal haber
odası uygulamaları dikkate değer.
- Sedat Pişirici (medyascope.tv): Basit bir stüdyomuz var. Alandan da yayın
yapıyoruz. Stüdyo yayınlarımız Youtube kanalımızda da kayıtlı. Sabahları gazeteci
arkadaşımız Ünsan Ünlü haberleri yorumluyor. Bu işten para kazanmıyor, bilakis
para veriyoruz. Periscope'un sahipleri kadar şanslı değiliz. Google reklamları
dışında reklam gelirimiz yok. Patron baskısı ve sansürün dışında olmamız
avantajımız. Çok da hayale kapılmamak lazım. Şu salonda bile 20 kişi dinleyici.
İzlediğiniz yayının parasını reklam veren ödüyor. Ya güvendiklerine para verip
gazetecilik yapacaksın ya da kendin gazetecilik yapacaksın. Fırına ekmek için
para ödüyorum da habere neden ödemeyeyim? Maalesef mediascope hiçbirimizin tam
zamanlı işi değil.