Nevsada, Mart-Nisan 2012
“Ne yapıyorsun?” sorusuna güncel
yanıtlar vererek tanıdıklarla paylaşma amacıyla kurulan bir internet sitesi
Twitter. Günümüzde ise “bugün dünya ile neyi paylaşmak istiyorsun?” sorusuna
yanıt veren milyonlarca kullanıcının anlık mesaj paylaştığı popüler bir sosyal
paylaşım ağına dönüşmüş durumda. Sitede160 milyonu aşkın kullanıcı günde 90
milyondan fazla mesaj yazıyor.
“Benim şu an ne yaptığımla kim
ilgilenir ki?” diye sorabilirsiniz. Oysa Twitter bu sorunun anlamlı olabileceği
düşüncesiyle 2006 yılında internet ortamında yerini alan bir sosyal paylaşım
sitesi. Sizi takip eden herkesle 140 karakteri aşmayacak şekilde nerede
olduğunuzu, ne yaptığınızı, düşüncelerinizi, duygularınızı paylaşabiliyor;
başkalarının paylaşımlarını, şarkıları ya da haberlere ilişkin linkleri
takipçilerinize iletebiliyorsunuz. Siz bakmayın The New York Times gazetesi
yazarlarından Maureen Dowd’un Twitter’ı “sıkılan ünlüler ve liseli kızlar için
yeni bir oyuncak” olarak nitelemesine… Site bugün dünya internet nüfusu dikkate
alındığında her 10 kişiden 1’ine ulaşan bir sosyal ağa dönüşmüş durumda.
Ünlüler, gazeteciler ve nihayetinde siyasilerin de sitede profil sahibi
olmalarıyla birlikte Twitter, her geçen gün büyüyen bir sanal cemaate dönüşüyor.
140 karakterle sınırlı bu yeni
iletişim biçiminin yerini gelecekte neyin alacağı ise merak konusu. Sözlü ve
yazılı kültürün yarattığı evriminin geriye döndüğünü söyleyen araştırmacıların
sayısı da hızla artıyor. Kim bilir, belki de insanların sözcükler yerine
seslerle anlaştıkları ilk çağlara geri döneceğiz.
Dijital yerliler dijital
göçmenlere karşı
İnternetin gündelik yaşamın bir
parçası olduğu dönemde büyüyen dijital yerliler Twitter başta olmak üzere
sosyal medyaya adapte olmakta hiç zorlanmıyor. Peki kimdi bu dijital yerliler?
Hemen açıklayalım… “Dijital
yerli” yaşı 18–25 arası
değişen internet kuşağını betimlemek için kullanılan bir kavram. Artık
doğan her çocuk bilgisayar, internet, mobil teknoloji ve mp3 player gibi
dijital teknolojilerle büyüyor ve “dijital yerli” olarak anılıyor. “Kuşak
çatışması” dediğimiz olgu da dijital teknolojilere sonradan adapte olan
ebeveynlerle yani “dijital göçmen”lerle, onların teknoloji donanımlı
dijital yerli çocukları arasında yaşanıyor.
Gündelik iletişimde sıklıkla
gördüğümüz dijital yerli (çocuk/genç) ve dijital göçmen (baba) tartışması,
günümüzün kuşak çatışması olarak karşımıza çıkıyor.
İletişim kurma biçiminin, sosyalleşme olgusunun ve var olan imkânların bundan sonra varacağı yer uzun bir süreden beri 'ilk çağlardaki iletişim kurma biçimi' özelinde örneklendiriliyor. Toplumsallaşma, Kent ve Sanayi Devrimleri, ulus milliyetçilik, ideoloji ve sistemler, nihayetinde bireyselleşme ile evrimini sürdüren dünya tarihi ve insan uygarlığı bundan sonra zannediyorum yeryüzünde bulunan 7 milyar insanın da apayrı bir evren ve 'değer', hatta ileri gidersek idari ve ekonomik bir sistem haline dönüşmesine sahne olabilir. Bu gidişat bireyselleşmenin zirvesi midir, odak noktası anlamında ele alınması gereken yalnızca bu kavram mıdır bilemiyorum ama insan egosunu okşayan ve uzlaşma, dayanışma bilincini körelten teknolojik imkan ve iletişim biçimlerinin var olan düzeni, sözünü ettiğim ütopik noktaya getirebileceği pek de imkansız bir durum değildir.
YanıtlaSil