4 Aralık 2015 Cuma


XX. Türkiye'de İnternet Konferansı'nın (İnet-tr 2015) Ardından
İnnet-tr Türkiye'de uzun soluklu konferanslardan biri olup, disiplinlerarası niteliği, eğitim seminerleri ve çalıştayları ile, ağ teknolojilerine ilişkin bütüncül bir kavrayışa imkan sağlamakta. Bu yıl İstanbul Üniversitesi'nin ev sahipliğindeki konferansta, takip edebildiğim oturumlardan bazılarının satır başlarını kayıtlamak istedim.

* ABD, AB ve Türkiye’de Siber Güvenlik Düzenlemeleri ve Uygulamaları (Av. Gönenç Gürkaynak)
Bildiride söz edilen en önemli kavramlardan biri "pozitif raporlama yükümlülüğü"ydü. Kavram en basit haliyle siber saldırıların raporlanarak ilgili birimlere aktarılma zorunluluğunu anlatıyor. ABD'de özellikle sigorta şirketleri ve bankacılıkta zorunlu hale getirilmiş. Yani şirketler, siber saldırı ile karşı karşıya kaldıktan sonra "Data benim, keyif benim. Kol kırılır içinde kalır" diyemeyecek. Çünkü çoğu firma maliyet hesabı yaparak, siber saldırıları açıklamanın reputasyonlarına getireceği zararın çok daha maliyetli olduğuna karar vererek, siber saldırıları açıklamayabiliyor.
AB ülkelerinde ise farklı uygulamalar mevcut. Pozitif raporlama sırasında kişisel bilgilerin elden ele dolaşmasının yaratacağı sorunlar üzerinde duruyorlar. Kişiler pozitif raporlama yükümlülüğüne itiraz ederse, "benim bilgilerim elden ele gezmiş!" derse ne yapılacak?
Cüzdan analojisi ile durum şöyle açıklanıyor. Bazı firmalar ve araştırmacılar "cüzdan çalındığında görmüşsem açıklamak, karakola bildirmek zorunda mıyım?" diye sorarak pozitif raporlama yükümlülüğüne karşı çıkıyor. Aslında firmalar, cüzdan hırsızlığına şahit olma örneğindeki gibi üçüncü kişi değiller. Çünkü o cüzdan, mülkiyeti kendilerine devredilmese de kredi kartları aracılığıyla kendilerine beş dakikalığına emanet edilmiş durumda. Cüzdanın mülkiyeti değil ama sorumluluğu firmada. Bu nedenle veriyi elinde tutanı disipline edebilir.
Önemli ve üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise, "I agree" diyerek kabul ettiğimiz kullanıcı sözleşmelerini okuyacak ve anlayacak zamanımız oluyor mu? Örneğin ben kepek şampuanı üreten bir firmayım. İnternetten satış yapıyorum ve benden şampuan alanların verilerine sahibim. Kepek sorunu olanların büyük oranda cilt kuruluğu problemi de var. Bu verileri bir krem markası ile paylaşmam doğru mu? Kullanıcı bana bunun için izin verdi mi? Sözleşme de yazsa bile onu okuyarak anlamlandıracak zamanı oldu mu?


* Nesnelerin İnterneti ve Hukuk (Yrd. Doç. Dr. Armagan Ebru BOZKURT YÜKSEL)
Nesnelerin interneti, ilk kez Kevin Ashton tarafından 1999 yılında kullanılan bir terim. Son dönemin popüler çalışma alanlarından biri. Akıllı bebek giysileri, smart barbie bebek gibi uygulamalar, pek çok olumlu ve insan yaşamını kolaylaştıran özelliklerin yanı sıra, sorun alanları da yaratmakta. Her şeyin interneti kavramı nesnelerin internetini de kapsayan bir kavram.
Yararlara bakacak olursak: nesnelerin tamir ve bakımı konusunda büyük kolaylık sağlıyor ('sinyal aldık, makineniz bozulacak' diye aranabiliyorsunuz mesela). Yararlı fonksiyonların neler olduğu anlaşılarak, diğerlerine daha az yatırım yapılabiliyor. Büyük miktarda ve gerçek zamanlı bilgiyi toplamayı olanaklı hale getiriyor.
Sorunlu alanlar ise şöyle sırlanabilir:
Ayrımcılık: (bileğimize taktığımız bileklikle kaç saat uyuduğumuz, tansiyonumuzun kaç olduğu gibi verilere iş verenler ulaşabiliyor. Sağlıklı olup olmadığımıza göre pozisyon belirleme ihtimalleri olabilir. Yine akıllı araçlarla trafik işaretlerine uyup uymadığımız, hıza ilişkin bilgiler sigorta şirketlerinin eline  geçiyor. Yani her şeyden önce ekonomik aktörlerden yana bir ayrımcılık var.   
Güvenlik: Verilerimin ne hakkında ve ne amaçla toplandığına ilişkin bilgi var mı, varsa açık mı? Sözleşmelerde neyin toplanacağı ve kimlerle paylaşılacağının açıkça belirtilmesi gerek.  Siber saldırı ve savaşların artması bir başta tehlike.
Unutulma Hakkı: Linklerle dağılan verilerin, düzeltme ve yalanlama durumlarında bütüncül biçimde İnternet ortamından silinememesi.
Cezai Sorumluluk:İnsansız bir araba kaza yaparsa, cezai sorumluluk kimde olacak?
Genel olarak şirketlerin hukuki düzenlemeleri yeterli gördüğü, "bırakın teknoloji gelişsin" bakış açısına sahip olduklarını söylemek mümkün. Verilerin paylaşılması, unutulma hakkı tüketicileri endişelendirmekte. Evlerdeki akıllı sayaçlarda toplanan verilerin nerede nasıl kullanılacağı konusu California'da medeni kanuna alınmış durumda.

* İnternet çağında gazetelerin geleceği ve geleceğin gazeteleri...

- Can Pürüzsüz (140journos): 140journos Ana akım medyanın cumhuriyet mitinglerini, tekel işçilerini ve Uludere bombardımanını yayınlamaması ile bir alternatif oluşturma niyetiyle doğmuş bir proje. Filtreli haber akışına bir tepki. Çalışanlarımızın bazıları gazetecilik mezunu ya da öğrencisi değiliz ama iyi okurlarız. Her mecranın doğasına uygun bir yayın gerektiğini düşünüyoruz. Whatsapp'tan 200'er kişilik gruplara haber paketi gönderiyoruz. SMS ve MMS haberciliğinin yerini alan bir uygulama. Günde 10-15 arası haber yolluyoruz. Klasik sms/mms paketlerinden farklı olarak kullanıcı bize dönüş yağıyor. Etkileşim şansımız oluyor. Ayrıca bu kanaldan haber de gönderebiliyorlar.
Tinder arkadaşlık sitesi ile de haber entegresi yapıyoruz. Buluşma aşamasına gelmeden önce sohbeti sonlandırıyoruz ama karakterler oluşturarak sohbet edip, hikayelerimizi görünür kılıyoruz (Hatırlatma: Bu uygulamaya yönelik etik çekinceleri soru-cevap bölümünde dile getirdik.  Haberin toplanması ve içeriğinde olduğu gibi dağıtım aşamasında da etik kurallar belirleyici olmalı).

- Hakan Kara (Cumhuriyet): Robot gazeteciliğin ilk uygulamalarından birini biz seçimlerde kullandık. Basit bir yazılım kullandık.
Geleceğin gazeteciliği için "konum bazlı habercilik"i önemli görüyorum. Wikipedia ile bütünleşme ve haber ansiklopedisi: wikimedia gibi projeler var.
Siri, Contana ve Google Now'da inanılmaz gelişmeler var. Benim için ne yapabilirsin dediğinizde, İstanbul ile ilgili son haberleri gösteriyor. İleride Cumhuriyet gazetesi ile sohbet etmek isteyeceğim. Konuşan gazete geliyor. "Bugünkü gazetenin başlığını bana oku" diyebileceğim.
"Arttırılmış gerçeklik" önemli bir konu. Bir gözlük bize bunu yaşatabiliyor. Vincent van Gogh'un resim sergisini gezerken, van Gogh çıkıp kendisi anlatabiliyor tablosunu.
Gezi eylemi bize haberi almanın ötesinde, haberi deneyimlemenin önemini gösterdi.
Eskiden başkentlerde muhabirler vardı. Uluslararası ajansların haberlerini sevmezdik. Manipüle edebilecekleri düşünülürdü. Zaman içinde bu muhabirler geri çekildi. Gazetecileri işsiz bırakıyorlar. Bu insanların değeri anlaşılmazsa, maalesef geri de gelmeyeceklerini hissediyorum.

- Yrd. Doç. Dr. Aslı Telli Aydemir: Kısa ve basit hikaye anlatıcılığı ileride de medya içeriklerinde önemli olacak. Elektronik içeriğin doğruluğunu sağlamak önemli.

- İsmail Hakkı Polat: "Yeni medya" sözü önemli. Çünkü hem eski olmayana hem de boyutlarını henüz belirleyip idrak edemediğimiz bir çağa gönderme yapıyor. İçerik derleyici onedio gibi siteler, içerik sunumunda yenilik yaptı. "İçerik kraldır" sözü önemli.  Şimdilerde endüstri 4.0'dan söz ediliyor. Devrim numaralandırmaları. Devrimin kendini ciddiyetinden koparan bir şey bu. Evet nesnelerin interneti gibi kavramlar sektörden geliyor. Çünkü akademi işini doğru yapmıyor. Tim Pool'un google glass ile yaptığı yayınlarla, sanal haber odası uygulamaları dikkate değer.

- Sedat Pişirici (medyascope.tv): Basit bir stüdyomuz var. Alandan da yayın yapıyoruz. Stüdyo yayınlarımız Youtube kanalımızda da kayıtlı. Sabahları gazeteci arkadaşımız Ünsan Ünlü haberleri yorumluyor. Bu işten para kazanmıyor, bilakis para veriyoruz. Periscope'un sahipleri kadar şanslı değiliz. Google reklamları dışında reklam gelirimiz yok. Patron baskısı ve sansürün dışında olmamız avantajımız. Çok da hayale kapılmamak lazım. Şu salonda bile 20 kişi dinleyici. İzlediğiniz yayının parasını reklam veren ödüyor. Ya güvendiklerine para verip gazetecilik yapacaksın ya da kendin gazetecilik yapacaksın. Fırına ekmek için para ödüyorum da habere neden ödemeyeyim? Maalesef mediascope hiçbirimizin tam zamanlı işi değil.



1 yorum: