17 Ocak 2011 Pazartesi

CANAVAR DÜDÜĞÜ


Türk Dili Dergisi, Sayı:644, Ağustos 2005.

Ufuklara açılmadan limana demir atan mağrur gemi… Tahtaların gıcır gıcır, kaptanının kıyafeti bembeyaz olacak her daim. Limandaki çay bahçesine gelen insanlar imrenerek izleyecekler seni. Başın her zaman dimdik duracak. Limana vuran dalgalarla ritm edecek bedenin. Güvertende sallanan bayrak hiç hasar görmeyecek. Yelkenlerini indirmene hiç gerek kalmayacak. Deniz senin için her zaman tehlikesiz bir ev sahibi olacak.

Denizin bittiği bir sınır var mı acaba? Bilemeyeceksin. Balıklar senin için sevimli birer eğlence… Daha büyükleri, daha ışıltılı renkte olanları var mı acaba? Bilemeyeceksin. Gördüğün en güzel balığı limana gelenler arasından seçeceksin. İnsanların yüzlerinde yılların birikimi ile oluşan derin ama anlamlı çizgiler vardır hani… Artık onlar bu çizgilerden kurtulmak için bir dizi ameliyatlar geçiriyorlar gerçi. Senin buna hiç ihtiyacın olmayacak çünkü hiç yaşlanmayacaksın.

Bazı günlerde, fırtınalardan arta kalan dalgaların ve rüzgarın hızı arttığında, sana çok uzaktan bir şeyler fısıldayacaklar… Anlayamayacaksın. İçin için merak etsen bile; hiç istifini bozmadan insanların övgü dolu bakışlarını üzerine toplamaya, iltifatlarını dinlemeye devam edeceksin. Büyük bir zafer kazanmışçasına gururlu, dimdik duracaksın.

Güneş batacak usul usul… Limandaki insanlar, seni unutup yuvalarına koşacaklar... Bütün mutluluğun, huzurun bir sis bulutunun ardında kalacak adeta geceleri. Tüm o büyülü siluetin yok olacak bir anda. Kalbini bir merak duygusu kemirecek. ‘Daha iyi bir liman var mıdır acaba?’ diyeceksin… Bilemeyeceksin. Fırtınalardan arta kalan rüzgârın ve dalgaların kulağına fısıldadıkları ama asla anlayamadığın şarkıları duyacaksın yine. Sense şarkıya eşlik etmek yerine, dinleyip gülümsemekle yetineceksin. Bir an önce güneşin doğmasını dileyip uykuya dalacaksın.

Günün ilk ışıkları aydınlatmaya başladığında ortalığı, eski cazibene kavuşacaksın. Mağrur mağrur limandan geçen insanları selamlayacaksın. Herkes sana bakıp, senden daha güzeli olmadığını düşünecek. Kalbindeki yaraların farkına varmayacaklar. Cilalı, boyalı, tertemiz tahtalarına bakacaklar. Limandaki simitçi, işine yetişmeye çalışan şu adam, seni hayran hayran izleyen küçük çocuklar olacak arkadaşların…

Bir gün limana farklı bir gemi gelecek. ‘Selam! Ufuklara açılıp, fırtınalarla boğuşan, limanları dolaşan gemiyim ben..’ diye tanıtacak kendini.

Yırtık bir bayrağı olacak. Yelkenleri yer yer eskimiş ve yamalı… Köhne, hasar görmüş tahtaları ‘gacur, gucur’ sesler çıkaracak. Senin ihtişamının yanında, esamisinin okunmayacağını düşünüp sevineceksin. Bir kaptanı olacak bu geminin… Denizin tuzlu suyunu genzinde hissetmiş, pasaklı bir kaptanı… İnsanlar fark etmeyecekler bile onu. Seni ve tertemiz kıyafetiyle kaptanını seyredecekler yine.

Akşam olup da, baş başa kaldığınızda değişecek durumlar.  Burnunu kıvırıp hor gördüğün gemi, sanki daha ihtişamlı duruyor gibi gelecek. Hiçbir zaman eşlik edemediğin şarkılarıyla fırtınalardan arta kalan rüzgârlar ve dalgalar gelecekler yine… Ama bu gece duyduğun şarkı diğer gecelerden çok daha farklı, çok daha güzel olacak. Nedenini anlamaya çalışacaksın. Gündüz gülüp geçtiğin, tanışma lütfunda bile bulunmadığın geminin gıcırdayan tahtalarıyla şarkıya eşlik ettiğini göreceksin. Rüzgârın ve dalgaların bu gemi karşısında saygı ile eğildiklerini şaşırarak izleyeceksin. Onlar diğer limanlardan, ismini hiç duymadığın balıklardan söz ettiklerinde kendini fena halde yalnız hissedeceksin.

Gecenin ilerleyen saatlerinde ay da katılacak sohbetlerine. Kahkahalarını duyacaksın. Söyleyecek tek çift sözün olmayacak. Bunun bir kâbus olduğunu düşünüp, sabahın gelmesi için dua edeceksin. Sabahın ilk ışıklarıyla eski ihtişamını yeniden kazandığında; insanlar seyrederken seni hayran hayran; ufuklara açılıp, fırtınalarla boğuşan, limanları dolaşan gemi sessizce yola çıkacak. Kimseler fark etmeyecek gittiğini senden başka. Kimseler özlemeyecek yorgun ama nice zaferlere imza atmış kahraman geminin bedenini…

Sen soru işaretlerinin içinde kavrulurken, o ünlemlere doğru yola çıkacak ağır ağır. ‘Ufuklara açılmadan, fırtınalarla boğuşmadan, limana demir atan zavallı bir gemiyim ben!’   diye haykıracaksın. Belki de ilk defa uzun uzun çalarak canavar düdüğünü, onu uğurlayacaksın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder